Monthly Archives: Ekim 2014

Çocuk Gelinler

Çocuk yaşta evlendirilen gencecik kızlar ve yaşadıkları dramlar. Ne yazık ki toplumumuzun kanayan bir yarası olmaya devam ediyor “Çocuk Gelinler”. Ve bilinçlendirme olmaz, aileler eğitilmez ve kanunların uygulaması ile denetlenmesi yetersiz kalırsa daha da devam edecek gibi gözüküyor. Tüm toplumu ilgilendiren, şimdiki nesillerden gelecek nesillere sorunları aktaracak bir konu çocuk gelinler. Geçtiğimiz günlerde yine bir intihar haberi ile gündeme gelen bu konu hakkındaki röportajımız.

 

 

Ailesinden Ayrı Yaşayan Çocuklar – Savaş Çocukları , Sokak Çocukları

Ailesinden Ayrı Yaşayan Çocuklar

çocuk psikolojisiBir çocuk için en önemli şeyin anne-baba sevgisi olduğunu söylersek, ebeveynlerinden birinden hatta her ikisinden de ayrı olan çocukların ne kadar büyük bir eksiklik duyabileceklerini söylememiz yanlış olmaz. Yaşamlarının her yanını sarmıştır kaygı duygusu, yanlarında bulunan kişinin de gideceği kaygısı, gelecek kaygısı, sevgi kaygısı.  Bazı durumlarda yanlarında da kimse olmaz ve büyük bir yalnızlık içinde hissederler kendilerini, burada bazı çocuklar üvey anne veya üvey baba ile yaşamak zorunda kalırlar.  Üvey anne veya baba ile yaşamak ta ayrı problemler getirebilir çocuğa. Burada üvey anne veya üvey babanın çocuğa davranışları, öz anne veya babanın davranışları ve çocuğun yaşı çok önemlidir. Doğru bir şekilde lanse edilen, çocukla iyi bir ilişki kuran üvey anne veya üvey baba kimi zaman çocuklar için çok faydalı da olabilir.  Fakat doğru bir şekilde lanse edilmeyen ve davranışlarını ayarlayamayan üvey anne veya babalar olumsuz olarak ta etkileyebilir çocukları. Bu çocuklar öz annesini – babasını yeni biriyle paylaşma sorunu yaşayabilirler, üvey olanı kıskanırlar ve öz anne veya babasının onu artık eskisi gibi sevmeyeceğini düşünebilirler. Çocuğun yaşına bağlı olarak (alt ıslatma, öfke, ders başarısında düşme) gibi uyum ve davranış problemleri de görülebilir.

Sokak Çocukları

Pek çok sebepten ötürü çocuklar evlerinden olabilir ve bir sokak çocuğu haline gelebilirler. Evde dayak yiyip sonra bu şiddete dayanamayıp sokağa düşen, aile zorlaması ile güç koşullarda yaşamaya çalışan, çeşitli sebeplerle madde bağımlılığı geliştirip bu çocuklarla bir arada yaşayan çocuklardır sokak çocukları. Günümüzün en önemli konularından birisidir aslında bu konu, çünkü dünyada teknolojik açıdan inanılmaz gelişmeler yaşanırken maalesef sokak çocuklarının sayısında artış yaşanmaktadır. Risk altında çocuklar değerlendirmesinde en önemli etken, çocukluk dönemlerinde yaşlarına uygun olmayan, tehlike ve riskleri içeren bir yaşam içerisinde olmaları gelmektedir. Her çocuğun doğal hakkı olan yaşına uygun bir yaşam yaşama boyutunun bu çocuklarda gerçekleşmediği gözlenmektedir. Gelişimin temel kurallarından olan her çocuk yaşının gerektirdiği yaşamı yaşamalıdır ilkesinin bu kategoride yer alan çocuklarda gerçekleşmediği görülmektedir. Oyun çağındaki çocuğun oyun oynaması, okul çağındaki çocuğun okula gitmesi gerekirken, bu çocukların, yaşamlarını başka şekilde tehlikeli ve gelişimlerini engelleyen boyutlarda geçirdikleri görülmektedir.

Bu konuda yapılan çalışmalarda, klasik olarak, sokak çocuklarının iki temel grupta değerlendirildiğini görmekteyiz. Bunlar gerçekten bu tanıma uyan sokak çocuğu; yani evi olmayan, sokakta yaşayan çocuklar ile sokakta çalışıp, akşam evine dönen; yani bir evi olan, akşamları düzenli olmasa da evine dönen çocuklar olarak gruplandırılmaktadırlar.

Oğuz Polat hocamızın tanımı ile son bir değerlendirme yapacak olursak “Sokak çocukları yaşının rolünü yaşayamayan başka bir deyişle oyun oynama, okula gitme, akşam evinde anne, baba ve kardeşleriyle birlikte olma gibi doğal gereksinimlerinin karşılanamadığı bir ortam olan sokakta yaşayan ve her türlü tehlikeye açık bir ortam içinde yaşayan, gelecekte suça itilme potansiyeli çok yüksek olan çocuklardır. Özellikle İstanbul gibi büyük metropollerde sayıları oldukça fazla olan sokak çocuklarının rehabilitasyonunda psikologlara, çocuk psikologlarına, psikiyatr, sosyal hizmet uzmanı gibi pek çok meslek dalına önemli roller düşmektedir. İstanbul’da psikolog olarak bu sorunun çözülmesi noktasındaki çalışmaların çok daha ilerlemesi gerektiği kanısındayım.

Savaş Çocukları

savaş çocuklarıSavaş çocukları olarak savaşın içinde yaşayan çocuklar ile birlikte mülteci çocuklarını ve göç yaşayan çocukları da sayabiliriz. Ülkemizde maalesef  bu tür göç sonucu sıkıntılı bir hayata girmiş pek çok çocuk vardır.

Birde savaşın çocukları vardır tabi, Filistin de, Bağdat’ta, Suriye’de savaşın içinde büyümüş çocuklar. Okul yerine sığınaklara gitmiş çocuklar, kaygıyla, şiddetle, savaşla iç içe büyümüş çocuklar. Evlerinde anne-baba kardeşleriyle rahat bir şekilde oturamadılar, arkadaşlarıyla sokakta oyun oynayamadılar, okullarına gidemediler. Yani en doğal gereksinimlerini yerine getiremediler. Çocuk olamadılar. Şiddetin, ölümün, savaşın içinde büyüdüler. Maalesef bu sıkıntılar, bu yetersizlikler içinde yetişmiş çocukların da hem psikolojik hem de fiziksel olarak pek çok problemleri olabilir. Hem psikologlar olarak hem de toplum olarak bize düşen görev; bu çocuklarımıza sahip çıkmak; onları toplumdan dışlamak değil, topluma kazandırmaya çalışmaktır..

soru – depresyondayım ne yapabilirim?

Soru: Merhaba 22 yaşında üniversite öğrencisi bayanım.Yaklaşık bir aydır kendimi çok güvensiz toplumdan ve insanlardan soyutlanmış hissediyorum.Kendimi ait hissettiğim hiçbir yer yok.İnsanlara karşı olan güvenim sevgim ve sabrım kalmadı, herşey beni rahatsız edebiliyor.Ailemde bu konuyu konuşup rahatlayabileceğim kimse yok.Kendimi değersiz çirkin yaşamıyormuş gibi hissediyorum.Hayatın bir parçası değilim.Etrafımdaki herkes yaşarken hayat devam ederken ben yerimde sayıyorum zamanı dondurmuşum gibi hissediyorum. İnsanalarla diyologlarım azaldı etrafımdaki arkadaşlarımdan da uzaklaştım.Bu durumdan kurtulmak sosyal, ortama uyum sağlayabilen, insanlarla kendime güvenerek diyolog kurabilmek istiyorum.Ne yapmalıyım?

Cevap: Merhaba, sorunuzun başlığını anlattığınız belirtilere göre değiştirdim çünkü anlattığınız belirtiler tipik depresyon belirtileridir. Güven problemi, değersizlik hissi, hayattan keyif alamama, sosyal izolasyon hep depresyonda gördüğümüz belirtilerdir. Depresyondaki en önemli noktalardan biri bu belirtilerin ne kadar zamandır görüldüğüdür. Kimi zaman bir kaç gün veya bir hafta kadar olacak şekilde bu belirtileri kişiler yaşayabilir ve bu kadar süre görülmesi normaldir, fakat siz bunu 1 aydır yaşıyorsunuz. Tedavi gerektiren bir dönem ve depresyon olduğunu söyleyebiliriz. Bu konudaki ilk tavsiyemiz tabii ki vakit kaybetmeden tedaviye başlamanız olacaktır. Bununla birlikte kendinizi sosyal hayattan izole etmemeniz önemli olan ikinci unsur. Unutmayın canınız bu dönemde hiçbir şey istemeyecek, hiçbir yere gitmek, hiçbir şey yapmak istemeyecek fakat kendinizi biraz zorlamalı ve sosyal hayatınızı arttırmalısınız. İkinci önemli önerim ise bu dönemde hayatınıza bir spor almanız olacaktır. Depresyonu yenmede spor çok önemlidir hem fiziksel, hem sosyal faydaları çok fazladır. En azından haftada 3 gün 45 dk- 1 saatlik yürüyüşler yapmanızı öneririm.

Saygılarımla

Psikolog Uğur DALAN

soru – güven problemi

Soru:  merhaba,23 yaşında ünv. öğrencisiyim,Ailem 5 yıldır ayrı ve bu dönemlerde okul hayatıma kadar yansıyan çok büyük sıkıntılar çektim. yaklaşık 3 yıldır bir ilişkim var fakat benim erkek arkadaşıma karşı aşırı derecede güvensizlik problemim var.sürekli onun yalan söylediğini düşünüyorum ister istemez ona da yansıtıyorum ve çok sık tartışmalarımız oluyor. Yalnız bu problem sürekli olmuyor ondan kaynaklı nedenlerle zaman zaman sıkıntı yaratıyorum, beni dinlemiyor ve sürekli kendisinin haklı olduğunu benim bu durumu abarttığımı düşünüyor. Kendimin kıskanç bir insan olduğunu ve ona bunun sürekli devam edeceğini belirttim. ama onun yaptığı açıklamalar beni rahatlatmıyor.sürekli onu düşünüyorum acaba şöyle mi böyle mi. ben bir türlü bu düşünme ve güvensizlik modundan çıkamadım, kendimi kontrol etmeye çalışıyorum fakat bu sefer içime atıyorum doluyor taşıyor ve patlıyorum.Bu çevremde kiinsanlara karşıda oluşmaya başladı. Artık insanlarla konuşmak görüşmek istemiyorum.Aradıklarında açmıyorum bazen geri dönüyor bazen hiç aramıyorum sonra bir bahane bulup kendimi affettirmeye çalışıyorum.insanlarla hiçbir şekilde muhattap olmak istemiyorum.sürekli sıkılma ve bunalma halim var.kimseye anlatmıyorum ve kimsenin beni anlayacağını düşünmüyorum.daha çok susup dinliyorum. çok sık ağlıyorum ve geceleri uyuyamıyorum. psikolojik tedavi görmek istiyorum fakat karşımda ki insana kendimi ifade etmekte zorlanıyorum,bu şekilde yazıya dökmek benim için her zaman daha rahat ve huzurlu oluyor. Yazımı okuyup vereceğiniz cevaplar için teşekkür ederim…

Cevap: Merhaba, öncelikle açık ve samimi sorunuz için teşekkür ederim. Probleminiz için iki aşamalı bir çözüm sürecine gitmenizi öneririm. Çözüm sürecinin ilk aşaması içinde bulunduğunuz depresif duygu – durum dan çıkabilmek olmalıdır. Hiç kimse ile görüşmek istememe, kendi kabuğuna çekilme, sık ağlama, sıkılma, bunalma, uyku problemleri. Bunlar hep depresyonun belirtileridir. Ve bunları yaşamanızdan şu anda depresyon yaşadığınız sonucunu çok rahat çıkarabiliriz. Depresyon sorunları çözmenizin önünde bir engeldir çünkü depresyondaki kişinin muhakeme yeteneği zayıflayabilir ve olaylara her zaman olumsuz – negatif tarafından bakabilir. İlk önce bunu çözmelisiniz. Kendinizi bu girdaptan çıkarmaya çalışmalısınız. Canınız istemese, ayaklarınız geri geri gitse bile sosyal hayatınızı arttırın, arkadaşlarınızla daha fazla vakit geçirin. Fiziksel sağlığınızı düzenlemek için ufak ta olsa bir spora başlayın ve umudunuzu kaybetmeyin. Depresyon süreci ile ilgili alacağınız bir tedavi bu süreci hızlandıracak ve daha başarılı atlatmanızı sağlayacaktır. Kendinizi anlatamama dan korkmayın. karşınızdaki uzman sizi muhakkak anlayacaktır. Önce depresyon sürecini atlatın, sonra ikinci aşama için tekrar iletişim kurarız.

Saygılarımla

Psikolog Uğur DALAN

soru – takıntılı mıyım, dikkatli miyim?

Soru: Merhaba, 28 Yaşındayım. Bu yaşıma kadar çevremdeki herşey beni çok ilgilendirdi. Benimle alakası olsa da olmasa da…

İş Ortamında ve ev ortamında düzen istiyorum. Herşey nizami olsun ve en önemlisi herkes bu konuda benim gibi olsun istiyorum. Mesela hata olarak gördüğüm bir olaya arkadaşım kasti yapmadım diyor. Be mi takıyorum ya da çevrem mi yalan söylüyor?

Yardımınız için şimdiden teşekkürler.

Cevap: Merhaba, Obsesif – Kompulsif Bozukluk dediğimiz takıntılı düşünce ve davranış bozukluğu rahatsızlığı vardır. OKB’de kişi engel olamadığı ve gerçekleştirmez ise kaygı duyacağı davranış ve düşünceler içerisindedir. Kimi zaman bunların gerçek olmadığını bilmesine rağmen düşünceleri engelleyemez veya davranışlarını kontrol edemez. Yaşadığınız durum bir takıntılı düşünce ve davranış bozukluğu olabilir. Görülme sıklığı oldukça fazla olan “okb” de önemli nokta kişinin gündelik yaşantısına etki edip etmemesidir. Günlük hayatınıza etkisi oluyor ise bu durum için bir tedaviye başlayabilirsiniz. Günlük hayatınızı etkilemediği durumlarda düşünceden uzaklaşmaya çalışmak doğru bir adım olabilir.

konu ile ilgili detaylı bilgiyi https://www.psikodestek.com/obsesyon.htm sayfamızdan bulabilirsiniz.

Teşekkürler.

Psikolog Uğur DALAN