Category Archives: Kaygı Bozuklukları
Sağlığın Adresi Programında Depresyon ve Takıntıları Konuştuk
Uzm.Psikolog Uğur DALAN TVem Sağlığın Adresi programında depresyon ve takıntı konularını anlattı.
Depresyon nedir, hangi dönemlerde ortaya çıkar, kimlerde daha çok görülür, depresyon ile nasıl başa çıkabiliriz, takıntılar ve bunlarla başa çıkma konusundaki tüm soruların cevaplarını Berat Aşıcıoğlu ile Sağlığın Adresi programında konuştuk.
Psikosomatik Hastalıklar
İnternet Hastalıkları – Psikosomatik Hastalıklar
Günümüz yaşantısında internet her daim elimizin altında, bilgisayarlarımızda, telefonlarımızda, oturduğumuz bir kafe de. İnternet sayesinde her türlü bilgi, her türlü araştırma elimizin altında. Merak ettiğimiz bir konu olunca hemen her türlü bilgiye bu sayede ulaşabiliyoruz. Peki bu bilgiler her zaman yeterli ve aydınlatıcı olabiliyorlar mı?
Bu yazımda son zamanlarda en sık karşılaştığımız problemler birini “Psikosomatik Hastalıklar”ı farklı bir açıdan ele alacağım.
Hayat çoğunlukla bitmeyen bir mücadeledir, zorluklar, endişeler, üzüntüler her daim etkiler bizi ve bu etkiler her zaman ruhsal etkiler ile sınırlı kalmaz. Stres sonucunda mide kramplara, mide yanmaları görülebilir. Bağırsak problemlerine rastlanır, örneğin pek çoğunuz sınav dönemlerinde cildinizin sivilcelendiğinden şikayet etmişsinizdir veya mideniz bozulmuştur. Yaşanan sıkıntılı bir andan sonra başınız ağrımış, sıkıntılı bir süreçte kalbinizde sıkıntı ve baskı hissetmişsinizdir. İşte bu durumların hiçbiri şans eseri olan durumlar değildir. Ruhsal dünyadaki sıkıntıların fiziksel dışa vurumları yani “psikosomatik” sıkıntılardır.
Endişeli ve gergin ruh halinin ortaya çıkardığı bu fiziksel belirtiler kişiyi daha da endişeye sokar. “Acaba başım neden ağrıyor?” diye düşünür ve internetin sınırsız dünyasında araştırmaya başlar sıkıntısını. Bilgilenme ve bilinçlenme ile birlikte endişeli ruh hali daha da artmaya başlar. Bir söz vardır “Cehalet Mutluluktur” diye. Bazen gerçekten doğru bilmemek mutsuz edebilir insanı.
Baş ağrısı ile ilgili internetteki kısa bir araştırma “beyin tümörü” nü çıkartır kişinin karşısına. Hemen belirtilerine bakar, belirtilerine baktıkça tek tek kendinde de görmeye başlar bu belirtileri, o sayfadan o sayfaya gezer dolaşır ve araştırmanın sonucunda kendi tanısını koymuştur. “Kesin beyin tümörüm var” ve dua etmeye başlar iyi huylu olması için. Bu süreçte yükselen kaygı panik ataklara, vücudun işleyişindeki bozulmalara neden olur. “Al işte bak diğer belirtilerde ortaya çıkmaya başladı.” Hemen hastanelerde doktorlardan randevular alınır, radyolojik tetkikler istenir, sonucu biliyordur ama bir umut gidilir hastaneye. Doktor muayene eder, tetkikler yapılır ve sonuç temiz. “Gerilim tipi baş ağrısı” denilen stres sonucu oluşmuş bir durum bulunmuştur.
İşte kritik süreç bundan sonra başlar. Kimi kabullenir bir şeyi olmadığını ve stresle mücadeleyi; psikiyatrik – psikolojik tedaviyi kabul eder ve sıkıntıdan kurtulur. Kimi ise hasta olduğuna, kanser olduğuna emindir. Doktor görememiştir, yetianmez bu sonuçla. Doktor doktor, hastane hastane gezer, hiçbir sonuç ve tetkik tatmin etmez onu. Yanılıyordur herkes. Bu kişiler çok fazla zaman ve para kaybedip çok fazla kaygı yaşadıktan sonra bir psikolojik tedaviye başlar ve geçen günler harcanan zaman ve üzüntü hep boşadır.
Bir hastalığın pek çok belirtisi olabilir, pek çok detay ve ileri görüntüleme tetkikleri ile belirlenebilir anca bazı hastalıklar. Bu yüzden yaşadığınız birkaç belirtiyi internete yazıp en kötü sonuçları kendinizde aramayın. Tabii bu ihmal etmek anlamına da gelmesin. Tıp bu kadar ilerlemişken tıbbın nimetlerinden tabii ki faydalanın. Şikayetleriniz belirli bir süre devam ediyorsa doktora gidin ama doktor bir sıkıntınız olmadığını söylüyor ve sizi psikolojik tedaviye yönlendiriyorsa doktorunuzu dinleyin. Sıkıntılarınızın nedeni gerçekten psikolojik olabilir.
Saç Koparma Hastalığı – Trikotilomani
Trikotilomani olarak adlandırılan saç koparma hastalığı; kişinin saçlarını dürtüsel bir şekilde ve karşı koyamadan kökünden veya ortasından koparması ile ortaya çıkan bir bozukluktur. Obsesif – Kompulsif bozukluklar içerisinde veya dürtü kontrol bozuklukları içerisinde sınıflandırılan trikotilomani ilk olarak 1889 yılında saçlarını tutamlar halinde koparan ve bir tür alopesi olarak değerlendirilen bir hastanın cilt hastalıkları uzmanı Hallepeau tarafından tanımlanmış bir ruhsal bozukluktur.
Eski Yunanca da “saç koparıyorum” anlamına gelen trikotilomani DSM IV ve ICD 10 ‘da tanımlanmıştır.
Saç koparma hastalığı genellikle ergenlik dönemlerinde ilk olarak ortaya çıkar ve tedavi edilmezse bazı vakalarda çok uzun yıllar boyunca devam eder. İlerleyen durumlarda bölgesel olarak kelliğe, saç yapısının bozulmasına sebep olabilmektedir. Pek çok durumda görülen saç, kaş ve kirpiğin koparılmasıdır. Ender olarak sakal, göğüs, bıyık ve diğer kılların da koparılması görülebilir.
Trikotilomani – Saç Koparma Hastalığı Tedavisi
Saç koparma hastalığının tedavisinde Bilişsel – Davranışçı Psikoterapi teknikleri ile birlikte ilaç tedavisi de kullanılır. Psikoterapi sürecinde saç koparma – yolma davranışını tetikleyen faktörler tespit edilir ve bu davranışı önleyici davranışlar kişiye öğretilir. Bazı durumlarda davranışın temeline inilerek altındaki kaygı veya diğer tetikleyici unsur bulunur ve kontrol altına alınır. Kişiye özel belirlenecek terapi teknikleri ile çoğu zaman olumlu sonuçlar ile hastalık ortadan kaldırılır. İlaç tedavisi olarak ise kaygıyı ve kompulsif davranışları önleyici antidepresan ilaçların kullanıldığı bilinmektedir.
Panik Atak
Panik Atak
Günümüzde her yaş grubundan her sosyo-ekonomik seviyeden insanı etkileyen psikolojik problemlerin başında gelen panik atak ani olarak ortaya çıkan yoğun endişe ve kaygı durumudur. Bu endişe ve kaygı çoğu kişi de fiziksel belirtiler olarak kendini gösterir ve yoğun sıkıntı oluşturur. Bu yoğun korku ile birlikte eşlik eden fiziksel kaygı belirtileri kişide ölüm, kalp krizi, sağlığını kaybetme, bayılma, çıldırma gibi korkuların doğmasına neden olur. Fiziksel belirtiler ve eşlik eden yoğun korku çoğu vakada hastaların acil servislere, kardiyoloji servislerine gitmelerine; fiziksel olarak kendilerini kontrol ettirmelerine neden olur. Çoğu aman fiziksel olarak hiçbir problem çıkmadığı gibi pek çok vakada da acil servise veya hastaneye gidildiği anda hiçbir müdahalede bulunulmadan korku ve belirtiler ortadan kalkar. Doğru bir tedavi ve terapi süreci ile ortadan kalkabilen panik atakta hastaların yaşadığı en büyük problem fiziksel belirtilerle uğraşmaktan ve bunun fizyolojik kökenli bir hastalık olup psikolojik-psikiyatrik tedaviye yönelmede gecikmekten, bunu uzun süre yaşamaları ve umutsuzluğa kapılmalarıdır. Yaşanış şekline göre 3 gruba ayrılabilen panik atak aşağıdaki belirtilerin 4 veya daha fazlasının aynı anda görüldüğü ve buna yoğun korku – kaygı durumlarının eşlik ettiği bir anksiyete bozukluğu olarak tanımlanabilir.
Panik Atak Belirtileri
- Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama
- Terleme
- Titreme ya da sarsılma
- Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma
- Soluğun kesilmesi
- Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı duyma
- Bulantı ya da karın ağrısı
- Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma
- Derealizasyon ya da Depersonalizasyon (Dış dünya yada kendisi gerçekliğini kaybetmiş gibi hissetme).
- Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu
- Ölüm korkusu
- Uyuşma ve karıncalanma duygusu
- Üşüme ürperme ve ateş basması
Doğru ve düzenli bir tedavi ile kesin çözümü olan panik atak hastalığı hakkında detaylı bilgi ve tedavi seçenekleri için panik atak sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
Biriktirme Hastalığı
Biriktirme Hastalığı
Herşeyi biriktirme, atamama durumu psikolojide OKB (Obsesif Kompulsif Bozukluk) veya Dispozofobi olarak tanımlanır. Kimi kaynaklarda İngilizcedeki “messy” sözcüğünden türetilmiş “Messie Sendromu” olarak ta anılabilmektedir. Takıntılı bir davranış olarak görülen biriktirme hastalığının tam olarak belirlenemese bile nüfusun %2’sinde görüldüğü tahmin edilmektedir ve bu hiç de az bir oran değildir.
Bu sorunun kaynağını tek bir nedene bağlamak doğru olmaz, bazen yoksul bir ortamda büyüyen kişiler eşyalarını atamazken; kiminde de ileride lazım olduğunda bulamazsam korkusu vardır. Kimi zaman depresyon, kaygı bozukluğu, dikkat eksikliği gibi sorunlar da biriktirme hastalığının ortaya çıkmasına neden olabilir. Obsesif düşünceleri olan kişilerde eşyaları atmanın başına kötü bir olayı getireceği düşüncesi veya eşyalarını attığı kişiyi ve o kişiyle ilgili hatıraları unutacağı düşüncesi (örneğin eşini kaybeden bir adam, 10 yıl geçmesine rağmen kaybettiği eşinin hiçbir eşyasını atmamıştır, atarsa hatıralarını yok edeceğini, eşini unutacağını düşünür) de bu hastalığa neden olabilmektedir.
Psikanalitik ekol’ün kurucusu Sigmund Freud’a göre ise anal dönemde/tuvalet eğitimi döneminde aşırı denetlenme ve zorlanma sonucu bu şekilde obsesyonlar (takıntılı düşünce) ve kompulsyonlar (takıntılı davranış) oluşur.
Biriktirme Hastalığı;
- Eski kıyafetler, gazete – dergiler, şişeler, faturalar, kağıtlar gibi başka insanlara gereksiz görünen pek çok şeyi biriktirmek ya da atamamak,
- Kişinin evinin yaşamaya uygun olmayacak kadar dağınık olması, pislenmesi,
- İş ya da sosyal yaşamdaki endişe ve davranış bozuklukları
Şeklinde kendini gösteren bir durumdur.
Biriktirme hastalığında biriktirilen nesneler kişilere, yıllara, ortamlara göre değişiklik gösterir. Yaşlı kişilerde genellikle pet şişeler, faturalar, kaplar, eski giysiler, eski gazeteler, kağıtlar, bozulmuş ev araçları görülebilirken günümüzde e-postalar, bilgisayar yazışmaları, mesajlar, yıllar öncesinden kalan ve çalışmayan bilgisayar disketleri en çok biriktirilen şeyler arasında görülmektedir.
Biriktirme hastalığı ile ilgili vakalarda hastalar genellikle kendi istekleri ile bir tedavi sürecine başvurmazlar. Çoğu zaman bir yakınlarının zorlaması ile bu durumun ortadan kalkması için çaba harcarlar çünkü kendileri bunun bir rahatsızlık olduğunu fark etmezler.
Çocuklarının isteği üzerine neredeyse çöp eve dönen bir evde yaşayan danışanım vardı. Evindeki her eşyanın bir gün işine yarayacağını düşünüyordu. Soba yakmak için biriktirdiği gazeteler neredeyse bir odanın tamamını kaplayacak kadardı –ki 2 yıldır evi doğalgaz ile ısınıyordu-.
Yine genç bir danışanım telefonundaki hiçbir mesajı, maili silemiyordu ve bu yüzden yıllardır telefonunu değiştiremiyor ve telefonu arızalanır mesajlar silinir diye çok fazla endişe ediyordur.
Bu gibi durumlarda kişinin davranışlarının ne kadar normal, ne kadar normal olmadığını anlayabilmesi için en önemli kriter bu takıntılı davranışın kişinin kendinin veya yakınlarının günlük hayatını ne kadar aksattığı ve ne kadar rahatsız ettiğidir. Eğer bu biriktirme kişinin kendisinin veya çevresindekilerin günlük hayatını engelliyorsa veya rahatsız ediyorsa bir problemdir ve bu problemin çözülmesi gerekir.
Çözüm noktasında psikiyatrlar bazı ilaç tedavilerine başvururlarken “bilişsel – davranışçı terapi” tekniği oldukça etkili ve önemli bir psikoterapi tekniği olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğer siz de kendinizde böyle bir rahatsızlığın olduğundan şüpheleniyorsanız hemen bir uzmana başvurun ve evinizdeki “çöp” lerden sistematik bir şekilde yavaş yavaş kurtulmaya bakın.
Not: Bu yazı Psk.Uğur DALAN’ın Cosmopolitan dergisindeki yazılarından alınmıştır.