Panik Atak
Panik Atak
Günümüzde her yaş grubundan her sosyo-ekonomik seviyeden insanı etkileyen psikolojik problemlerin başında gelen panik atak ani olarak ortaya çıkan yoğun endişe ve kaygı durumudur. Bu endişe ve kaygı çoğu kişi de fiziksel belirtiler olarak kendini gösterir ve yoğun sıkıntı oluşturur. Bu yoğun korku ile birlikte eşlik eden fiziksel kaygı belirtileri kişide ölüm, kalp krizi, sağlığını kaybetme, bayılma, çıldırma gibi korkuların doğmasına neden olur. Fiziksel belirtiler ve eşlik eden yoğun korku çoğu vakada hastaların acil servislere, kardiyoloji servislerine gitmelerine; fiziksel olarak kendilerini kontrol ettirmelerine neden olur. Çoğu aman fiziksel olarak hiçbir problem çıkmadığı gibi pek çok vakada da acil servise veya hastaneye gidildiği anda hiçbir müdahalede bulunulmadan korku ve belirtiler ortadan kalkar. Doğru bir tedavi ve terapi süreci ile ortadan kalkabilen panik atakta hastaların yaşadığı en büyük problem fiziksel belirtilerle uğraşmaktan ve bunun fizyolojik kökenli bir hastalık olup psikolojik-psikiyatrik tedaviye yönelmede gecikmekten, bunu uzun süre yaşamaları ve umutsuzluğa kapılmalarıdır. Yaşanış şekline göre 3 gruba ayrılabilen panik atak aşağıdaki belirtilerin 4 veya daha fazlasının aynı anda görüldüğü ve buna yoğun korku – kaygı durumlarının eşlik ettiği bir anksiyete bozukluğu olarak tanımlanabilir.
Panik Atak Belirtileri
- Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama
- Terleme
- Titreme ya da sarsılma
- Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma
- Soluğun kesilmesi
- Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı duyma
- Bulantı ya da karın ağrısı
- Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma
- Derealizasyon ya da Depersonalizasyon (Dış dünya yada kendisi gerçekliğini kaybetmiş gibi hissetme).
- Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu
- Ölüm korkusu
- Uyuşma ve karıncalanma duygusu
- Üşüme ürperme ve ateş basması
Doğru ve düzenli bir tedavi ile kesin çözümü olan panik atak hastalığı hakkında detaylı bilgi ve tedavi seçenekleri için panik atak sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
Çocuk Gelinler
Çocuk yaşta evlendirilen gencecik kızlar ve yaşadıkları dramlar. Ne yazık ki toplumumuzun kanayan bir yarası olmaya devam ediyor “Çocuk Gelinler”. Ve bilinçlendirme olmaz, aileler eğitilmez ve kanunların uygulaması ile denetlenmesi yetersiz kalırsa daha da devam edecek gibi gözüküyor. Tüm toplumu ilgilendiren, şimdiki nesillerden gelecek nesillere sorunları aktaracak bir konu çocuk gelinler. Geçtiğimiz günlerde yine bir intihar haberi ile gündeme gelen bu konu hakkındaki röportajımız.
Ailesinden Ayrı Yaşayan Çocuklar – Savaş Çocukları , Sokak Çocukları
Ailesinden Ayrı Yaşayan Çocuklar
Bir çocuk için en önemli şeyin anne-baba sevgisi olduğunu söylersek, ebeveynlerinden birinden hatta her ikisinden de ayrı olan çocukların ne kadar büyük bir eksiklik duyabileceklerini söylememiz yanlış olmaz. Yaşamlarının her yanını sarmıştır kaygı duygusu, yanlarında bulunan kişinin de gideceği kaygısı, gelecek kaygısı, sevgi kaygısı. Bazı durumlarda yanlarında da kimse olmaz ve büyük bir yalnızlık içinde hissederler kendilerini, burada bazı çocuklar üvey anne veya üvey baba ile yaşamak zorunda kalırlar. Üvey anne veya baba ile yaşamak ta ayrı problemler getirebilir çocuğa. Burada üvey anne veya üvey babanın çocuğa davranışları, öz anne veya babanın davranışları ve çocuğun yaşı çok önemlidir. Doğru bir şekilde lanse edilen, çocukla iyi bir ilişki kuran üvey anne veya üvey baba kimi zaman çocuklar için çok faydalı da olabilir. Fakat doğru bir şekilde lanse edilmeyen ve davranışlarını ayarlayamayan üvey anne veya babalar olumsuz olarak ta etkileyebilir çocukları. Bu çocuklar öz annesini – babasını yeni biriyle paylaşma sorunu yaşayabilirler, üvey olanı kıskanırlar ve öz anne veya babasının onu artık eskisi gibi sevmeyeceğini düşünebilirler. Çocuğun yaşına bağlı olarak (alt ıslatma, öfke, ders başarısında düşme) gibi uyum ve davranış problemleri de görülebilir.
Sokak Çocukları
Pek çok sebepten ötürü çocuklar evlerinden olabilir ve bir sokak çocuğu haline gelebilirler. Evde dayak yiyip sonra bu şiddete dayanamayıp sokağa düşen, aile zorlaması ile güç koşullarda yaşamaya çalışan, çeşitli sebeplerle madde bağımlılığı geliştirip bu çocuklarla bir arada yaşayan çocuklardır sokak çocukları. Günümüzün en önemli konularından birisidir aslında bu konu, çünkü dünyada teknolojik açıdan inanılmaz gelişmeler yaşanırken maalesef sokak çocuklarının sayısında artış yaşanmaktadır. Risk altında çocuklar değerlendirmesinde en önemli etken, çocukluk dönemlerinde yaşlarına uygun olmayan, tehlike ve riskleri içeren bir yaşam içerisinde olmaları gelmektedir. Her çocuğun doğal hakkı olan yaşına uygun bir yaşam yaşama boyutunun bu çocuklarda gerçekleşmediği gözlenmektedir. Gelişimin temel kurallarından olan her çocuk yaşının gerektirdiği yaşamı yaşamalıdır ilkesinin bu kategoride yer alan çocuklarda gerçekleşmediği görülmektedir. Oyun çağındaki çocuğun oyun oynaması, okul çağındaki çocuğun okula gitmesi gerekirken, bu çocukların, yaşamlarını başka şekilde tehlikeli ve gelişimlerini engelleyen boyutlarda geçirdikleri görülmektedir.
Bu konuda yapılan çalışmalarda, klasik olarak, sokak çocuklarının iki temel grupta değerlendirildiğini görmekteyiz. Bunlar gerçekten bu tanıma uyan sokak çocuğu; yani evi olmayan, sokakta yaşayan çocuklar ile sokakta çalışıp, akşam evine dönen; yani bir evi olan, akşamları düzenli olmasa da evine dönen çocuklar olarak gruplandırılmaktadırlar.
Oğuz Polat hocamızın tanımı ile son bir değerlendirme yapacak olursak “Sokak çocukları yaşının rolünü yaşayamayan başka bir deyişle oyun oynama, okula gitme, akşam evinde anne, baba ve kardeşleriyle birlikte olma gibi doğal gereksinimlerinin karşılanamadığı bir ortam olan sokakta yaşayan ve her türlü tehlikeye açık bir ortam içinde yaşayan, gelecekte suça itilme potansiyeli çok yüksek olan çocuklardır. Özellikle İstanbul gibi büyük metropollerde sayıları oldukça fazla olan sokak çocuklarının rehabilitasyonunda psikologlara, çocuk psikologlarına, psikiyatr, sosyal hizmet uzmanı gibi pek çok meslek dalına önemli roller düşmektedir. İstanbul’da psikolog olarak bu sorunun çözülmesi noktasındaki çalışmaların çok daha ilerlemesi gerektiği kanısındayım.
Savaş Çocukları
Savaş çocukları olarak savaşın içinde yaşayan çocuklar ile birlikte mülteci çocuklarını ve göç yaşayan çocukları da sayabiliriz. Ülkemizde maalesef bu tür göç sonucu sıkıntılı bir hayata girmiş pek çok çocuk vardır.
Birde savaşın çocukları vardır tabi, Filistin de, Bağdat’ta, Suriye’de savaşın içinde büyümüş çocuklar. Okul yerine sığınaklara gitmiş çocuklar, kaygıyla, şiddetle, savaşla iç içe büyümüş çocuklar. Evlerinde anne-baba kardeşleriyle rahat bir şekilde oturamadılar, arkadaşlarıyla sokakta oyun oynayamadılar, okullarına gidemediler. Yani en doğal gereksinimlerini yerine getiremediler. Çocuk olamadılar. Şiddetin, ölümün, savaşın içinde büyüdüler. Maalesef bu sıkıntılar, bu yetersizlikler içinde yetişmiş çocukların da hem psikolojik hem de fiziksel olarak pek çok problemleri olabilir. Hem psikologlar olarak hem de toplum olarak bize düşen görev; bu çocuklarımıza sahip çıkmak; onları toplumdan dışlamak değil, topluma kazandırmaya çalışmaktır..
soru – depresyondayım ne yapabilirim?
Soru: Merhaba 22 yaşında üniversite öğrencisi bayanım.Yaklaşık bir aydır kendimi çok güvensiz toplumdan ve insanlardan soyutlanmış hissediyorum.Kendimi ait hissettiğim hiçbir yer yok.İnsanlara karşı olan güvenim sevgim ve sabrım kalmadı, herşey beni rahatsız edebiliyor.Ailemde bu konuyu konuşup rahatlayabileceğim kimse yok.Kendimi değersiz çirkin yaşamıyormuş gibi hissediyorum.Hayatın bir parçası değilim.Etrafımdaki herkes yaşarken hayat devam ederken ben yerimde sayıyorum zamanı dondurmuşum gibi hissediyorum. İnsanalarla diyologlarım azaldı etrafımdaki arkadaşlarımdan da uzaklaştım.Bu durumdan kurtulmak sosyal, ortama uyum sağlayabilen, insanlarla kendime güvenerek diyolog kurabilmek istiyorum.Ne yapmalıyım?
Cevap: Merhaba, sorunuzun başlığını anlattığınız belirtilere göre değiştirdim çünkü anlattığınız belirtiler tipik depresyon belirtileridir. Güven problemi, değersizlik hissi, hayattan keyif alamama, sosyal izolasyon hep depresyonda gördüğümüz belirtilerdir. Depresyondaki en önemli noktalardan biri bu belirtilerin ne kadar zamandır görüldüğüdür. Kimi zaman bir kaç gün veya bir hafta kadar olacak şekilde bu belirtileri kişiler yaşayabilir ve bu kadar süre görülmesi normaldir, fakat siz bunu 1 aydır yaşıyorsunuz. Tedavi gerektiren bir dönem ve depresyon olduğunu söyleyebiliriz. Bu konudaki ilk tavsiyemiz tabii ki vakit kaybetmeden tedaviye başlamanız olacaktır. Bununla birlikte kendinizi sosyal hayattan izole etmemeniz önemli olan ikinci unsur. Unutmayın canınız bu dönemde hiçbir şey istemeyecek, hiçbir yere gitmek, hiçbir şey yapmak istemeyecek fakat kendinizi biraz zorlamalı ve sosyal hayatınızı arttırmalısınız. İkinci önemli önerim ise bu dönemde hayatınıza bir spor almanız olacaktır. Depresyonu yenmede spor çok önemlidir hem fiziksel, hem sosyal faydaları çok fazladır. En azından haftada 3 gün 45 dk- 1 saatlik yürüyüşler yapmanızı öneririm.
Saygılarımla
Psikolog Uğur DALAN
soru – güven problemi
Soru: merhaba,23 yaşında ünv. öğrencisiyim,Ailem 5 yıldır ayrı ve bu dönemlerde okul hayatıma kadar yansıyan çok büyük sıkıntılar çektim. yaklaşık 3 yıldır bir ilişkim var fakat benim erkek arkadaşıma karşı aşırı derecede güvensizlik problemim var.sürekli onun yalan söylediğini düşünüyorum ister istemez ona da yansıtıyorum ve çok sık tartışmalarımız oluyor. Yalnız bu problem sürekli olmuyor ondan kaynaklı nedenlerle zaman zaman sıkıntı yaratıyorum, beni dinlemiyor ve sürekli kendisinin haklı olduğunu benim bu durumu abarttığımı düşünüyor. Kendimin kıskanç bir insan olduğunu ve ona bunun sürekli devam edeceğini belirttim. ama onun yaptığı açıklamalar beni rahatlatmıyor.sürekli onu düşünüyorum acaba şöyle mi böyle mi. ben bir türlü bu düşünme ve güvensizlik modundan çıkamadım, kendimi kontrol etmeye çalışıyorum fakat bu sefer içime atıyorum doluyor taşıyor ve patlıyorum.Bu çevremde kiinsanlara karşıda oluşmaya başladı. Artık insanlarla konuşmak görüşmek istemiyorum.Aradıklarında açmıyorum bazen geri dönüyor bazen hiç aramıyorum sonra bir bahane bulup kendimi affettirmeye çalışıyorum.insanlarla hiçbir şekilde muhattap olmak istemiyorum.sürekli sıkılma ve bunalma halim var.kimseye anlatmıyorum ve kimsenin beni anlayacağını düşünmüyorum.daha çok susup dinliyorum. çok sık ağlıyorum ve geceleri uyuyamıyorum. psikolojik tedavi görmek istiyorum fakat karşımda ki insana kendimi ifade etmekte zorlanıyorum,bu şekilde yazıya dökmek benim için her zaman daha rahat ve huzurlu oluyor. Yazımı okuyup vereceğiniz cevaplar için teşekkür ederim…
Cevap: Merhaba, öncelikle açık ve samimi sorunuz için teşekkür ederim. Probleminiz için iki aşamalı bir çözüm sürecine gitmenizi öneririm. Çözüm sürecinin ilk aşaması içinde bulunduğunuz depresif duygu – durum dan çıkabilmek olmalıdır. Hiç kimse ile görüşmek istememe, kendi kabuğuna çekilme, sık ağlama, sıkılma, bunalma, uyku problemleri. Bunlar hep depresyonun belirtileridir. Ve bunları yaşamanızdan şu anda depresyon yaşadığınız sonucunu çok rahat çıkarabiliriz. Depresyon sorunları çözmenizin önünde bir engeldir çünkü depresyondaki kişinin muhakeme yeteneği zayıflayabilir ve olaylara her zaman olumsuz – negatif tarafından bakabilir. İlk önce bunu çözmelisiniz. Kendinizi bu girdaptan çıkarmaya çalışmalısınız. Canınız istemese, ayaklarınız geri geri gitse bile sosyal hayatınızı arttırın, arkadaşlarınızla daha fazla vakit geçirin. Fiziksel sağlığınızı düzenlemek için ufak ta olsa bir spora başlayın ve umudunuzu kaybetmeyin. Depresyon süreci ile ilgili alacağınız bir tedavi bu süreci hızlandıracak ve daha başarılı atlatmanızı sağlayacaktır. Kendinizi anlatamama dan korkmayın. karşınızdaki uzman sizi muhakkak anlayacaktır. Önce depresyon sürecini atlatın, sonra ikinci aşama için tekrar iletişim kurarız.
Saygılarımla
Psikolog Uğur DALAN