Category Archives: Duygu – Durum Bozuklukları

EN SIK GÖRÜLEN PSİKOLOJİK SORUN

Toplum ve aile içindeki sorumluluklar, bazen kişilere ekstra yükler getirebiliyor. Böyle durumlarda stresin de etkisiyle çeşitli psikolojik dalgalanmalar yaşanıyor. Bu problemlerden en sık görüleni, bipolar bozukluk…

Özel bir hastanenin Psikiyatri Bölümü’nden Dr. Oya Bozkurt, eski adıyla manik depresif yeni adıyla bipolar bozuklukla ilgili sorularımızı cevapladı.

Bipolar bozukluk nasıl bir hastalık?

İnsanların duygusal yaşamlarında, ruh halinde değişiklikler, inişler-çıkışlar olabilir. Öfke, sevinç, üzüntü, coşku, keder, huzursuzluk ve endişe gibi duygular hissedebilir. Ancak bipolar bozuklukta; uzun süre yaşamsal olaylara kısmen ya da tamamen ilgisizlik, keskin iniş çıkışlar, yoğun duygudurum değişimleri yaşanır.

Bu değişimler; fikirleri, duyguları, fiziksel sağlığı, davranışları ve kişinin işlevlerini, yaşamını etkiler.

Bipolar bozukluğu olan kişiler, sıklıkla aşırı yükselmelerden çöküşlere dönen, arada normal duygudurum dönemleri bulunan süreçler yaşar. Bu rahatsızlığa sahip olmak kimsenin suçu veya hatası değildir.

Ne sıklıkta görülüyor?

Dünyada her 50 kişiden birini etkileyen bir bozukluktur. Genel olarak ergenlik veya erişkinlik döneminin başında başlar ve hayat boyu devam edebilir. Erkek ve kadınlarda eşit oranda görülür ve ırk, eğitim, meslek ya da gelir düzeyi gibi etkenlere göre farklılık göstermez.

Ortaya çıkma sebepleri nedir?

Bipolar bozukluğun sebebi kesin hatlarla bilinmemektedir. Akrabalarının hiçbirinde bu hastalık olmayanlarda görülme olasılığı yüzde 1-3’tür. Birinci derece akrabasında görülen insanların etkilenme oranı, yüzde 11-12’ye yükselir.

Sorun, tek yumurta ikizinde varsa yüzde 60-80 oranında diğer ikizde de ortaya çıkma ihtimali vardır. Araştırmalar, beyinde duygudurumun normal seviyede kalmasını etkileyen bazı anormallikler olduğunu göstermiştir.

Mani halinde kişi nasıl olur?

Temel belirtileri; aşırı neşeli, bazen öfkeli, coşkulu duygudurumu, düşünce, konuşma ve hareketlerde hızlanma, benlik kabarmasıdır. Belirtilerin en az 4-7 gün sürmesi gerekir.

Kişi kendini aşırı mutlu ve taşkın, enerjik hisseder, bazen de aşırı öfkeli hissedebilir. Zihninde düşünceleri hızla akmaya başlar. Konsantrasyon kaybı vardır, dikkati çabuk dağılır. Kendini güçlü, önemli, diğerlerinden üstün görür. Para harcama miktarında artış, hediyeler alma, ısmarlama, cinsel aktivitede artış, hızlı araba kullanma, kumar oynama, aşırı miktarlarda iş yapma gibi davranış değişiklikleri yaşanabilir.

Pek çok insanın hoşuna gidecek bir durum gibi görünüyor…

Burada aşırılıktan doğan riskler söz konusu olmaya başlar. Örneğin aşırı özgüven artışının yaşanması bireyin ani tartışmalara ve kavgalara girmesine, “Nasılsa çok başarılıyım kazanırım” diyerek aşırı para harcamasına, “Çok yetenekliyim kaza yapmam” diyerek çok hızlı ve tehlikeli araç kullanmasına yol açabilir. Manik dönemde öfke, aşırı şüpheci ve hatta saldırgan davranışlar da ortaya çıkabilir. Çok şiddetli mani dönemlerinde kişi halüsinasyonlar görebilir.

Depresyonu biraz anlatır mısınız?

Depresyon; mutsuzluk, hayattan zevk alamama, isteksizlik, enerji azlığı, uyku ve iştahla ilgili değişiklikler, suçluluk ve değersizlik duyguları, dikkatini toplamakta güçlük, ölüm ve intihar düşünceleriyle karakterize bir durumdur. Normal depresyondan farklıdır çünkü tekrar eder. Bipolar depresyonda, depresif duygular olağan üzüntüden daha ağırdır; daha uzun süre devam eder ve kişinin günlük faaliyetlerini yerine getirmesini zorlaştırır.

Tanı ve tedavisi nasıl yapılır?

Bipolar bozukluk genelde depresyon dönemiyle başlar, manik dönemler sonraki yıllarda ortaya çıkar. Bu sebepten
hastalar doğru tanı ve doğru tedavi ile karşılaşana kadar yıllar geçebilir.

Temel tedavisi ilaçlarla yapılır. Hastalığın niteliğinden dolayı, çoğu zaman hem manik hem depresif belirtileri kontrol altına almak için tek ilaç yeterli olmayabilir. İlaç tedavisinin amacı, manik ve depresif dönemlerin sayısını azaltmaktır.

Tedavide iki süreç var; birincisi ataklar başladığında uygulanan AKUT ilaç tedavisi; ikincisi ise ataklar henüz başlamadan uygulanan koruyucu tedavi. Hastaların çoğu iyiyken neden ilaç kullanmaları gerektiğini kabul edemez ve tedavilerini sonlandırır. Koruyucu tedavi uzun zamana yayılır ve yıllarca devam edebilir.

Zamanı ve süresi değişiyor

Mani ve depresyon dönemlerinin süresi ile sayısı bireye göre farklılık gösterebilmektedir. Mani ve depresyon dönemleri birkaç gün sürebileceği gibi, aylarca da devam edebilir. Zamanla dönemler sıklaşır; bu sebeple de bozukluğun süresi uzadıkça dönemler arasındaki süre kısalır.

İstenmeyen Duyguların Faydaları

Gün içinde ne kadar çok duygu yaşadığımızın farkında mısınız? Bir kısmını rahatça yakalayabiliyoruz, bir kısmını ise farketmeden deneyimleyip hayatımıza devam ediyoruz ancak farketmesek bile bu duygular o anki ruh halimizi oldukça etkiliyor. Bazı duyguları oldukça rahat yakalayabilmemizin nedenini ise bu duyguları çok yoğun yaşamamız olarak düşünebiliriz.
Kendinizi trafikte sıkışmış hayal edin, çok önemli bir toplantınız olduğunu, mesainizin başlamasına 10 dakika kala önünüzde yarım saatlik bir yol olduğunu düşünmeye çalışın. Kalabalık bir topluluk önünde konuşma yapacağınız gün konuşma metninizi unuttuğunuzu varsayın. Veya ilk evlilik yıldönümünüzü unuttuğunuzu düşünün. Üç saat önce evde olması gereken ev arkadaşınızın hâla eve gelmemiş olduğunu hayal edin.
Örneklerin hepsi olumsuz, stresli, istenmeyen duyguları çağrıştırıyor olmalı. Hangimiz böyle stresli durumlarda kalmayı, bu tip durumları deneyimlemeyi ya da herhangi bir yakınımızın bunları yaşamasını isteriz? Büyük olasılıkla hiçbirimiz bu konuda pek de gönüllü olmayacağız. Peki bu olumsuz duyguların deneyimlenmesinin aslında psikolojik açıdan hayatta kalmanızı sağlayan, adaptasyon gücünüzü arttıran çok önemli bir faktör olduğunu bilseniz fikriniz değişir miydi?
Araştırmalar, özellikle olumsuz duyguların hızlı, otomatik ve faydalı tepkiler vererek hem duygusal hem fiziksel yönden hayatta kalmamızı sağladığını göstermiştir. Özellikle terapi seanslarımda, duygulardan bahsederken sıkça verdiğim bir örnek bunu zihninizde biraz daha somutlaştıracaktır; karşıdan karşıya geçerken üzerinize doğru 180 km hızla bir arabanın geldiğini düşünün. Yaşayacağınız duygu – her ne kadar istenmedik olsa da – korkudur ve onun sayesinde kendinizi yolun kenarına atıp hayatta kalırsınız. Bu sebepten olumsuz duygular istenmedik olsa da bu duyguların işlevselliklerinin olduğunu düşünebilirsin.

Nedir bu işlevsellik dediğimiz?

İşlevsellik kavramını, yine somutlaştırmak gerekirse, bir makinanın çalışması için gerekli olan tüm parçaların çalışması, yapması gereken görevi yerine getirmesi olduğunu söyleyebiliriz. Yani bir nevi tüm parçaların çalışır durumda, fonksiyonunu tam kapasite gösteriyor olması olarak tanımlanabilir.
Bir bireyin işlevsellik alanlarından birisi de duygularıdır. Peki bu olumsuz duygular bireyin sisteminin çalışıp fonksiyon göstermesine nasıl yardımcı oluyor? Bu soruyu cevaplayabilmemiz için ilk olarak duyguları hangi durumlar karşısında geliştirdiğimize bakalım, yani duygularımızı tanımlayabilmeyi öğrenelim. Duygumuzu tanımlamadan ve bir olay karşısında hislerimizi belirleyemeden ne yaşadığımızı tam olarak anlamlandıramayız; bu, duygu işlevinin tam olarak çalışamamasına dolayısı ile duygusal işlev açısından hayatta kalamamamıza neden olacaktır. Aşağıda belli başlı olumsuz duyguların hangi durumlarda ortaya çıktığına ve bunların ne bağlamlarda işimize yaradığına göz atalım:
Korku: Hayatımızı, sağlığımızı ve genel iyilik halimizi tehdit eden durumlara karşı tepkimizi belirleyen bir duygudur. Bize tehlikeden kaçmamız gerektiğini anımsatır.
Öfke: Önem verdiğimiz bir hedefin, planın veya aktivitenin engellenmesi, özbenliğimize ya da önem verdiğimiz birinin benliğine gelebilecek olası bir saldırı karşısında gösterdiğimiz duygudur. Bizi kendimizi savunma, hakimiyet ve kontrolde olma durumuna odaklamaktadır.
İğrenme: Nahoş, hakarete uğramış hissettiren, bulaşıcı olabilen durumlara veya nesnelere verdiğimiz duygusal tepkidir. Nesneyi, durumu ya da olayı reddetme ve bu durumdan uzaklaşmamız üzerine eylemlerimizi organize etmektedir.
Üzüntü: Sevdiğimiz birinin ya da bizim için önemli olan bir nesnenin kaybı, kaybedilmiş ya da ulaşılamamış hedefler veya amaçlar karşısında deneyimlediğimiz duygudur. Bizi aslında neyin önemli olduğunu, amaçların peşinden gitmenin ne anlama geldiğini düşünmeye ve yardıma ihtiyacımız olduğunu söylemek için diğerleriyle ilişki içine girmeye yönlendirmektedir.
Utanç: Kişisel niteliklerimize veya davranışlarımıza içinde bulunduğumuz topluluk tarafından itibar edilmemesi ve bunların onaylanmaması akabinde gelişen duygudur. Sınırları aşan özellik ve davranışlarımızı saklamaya veya zaten çevremiz tarafından biliniyorsa hafifletme ya da bastırmaya yönelik davranışlar geliştirmeye sevketmektedir.
Suçluluk: Belirli davranışlarımız değerlere karşı bir ihlal gerçekleştirdiğinde ortaya çıkan duygudur. Bu ihlali ortadan kaldırmaya yönelik davranışlar ve eylemler yapmamızı sağlamaktadır.
Kıskançlık: Bizim için çok değerli olan ilişkilerin veya nesnelerin elimizden alınması tehdidi ile karşı karşıya kaldığımızda başkalarına karşı gösterdiğimiz duygusal tepkidir. Bizi sahip olduğumuzu koruma davranışları geliştirmeye güdülemektedir.
İmrenme/Gıpta: Etme Bizim istediğimiz veya ihtiyacımız olan ve sahip olmadığımız ama başkalarının bunları alabilme, elde edebilme, sahip olabilme durumuna ve gücüne karşı deneyimlediğimiz duygudur. Bu duygu bizi istediğimizi elde edebilme konusunda daha çok çalışmaya motive etmektedir.
Bu olumsuz ve istenmeyen duygularımızı öncelikle tanımlamak, deneyimlediğimizde belirleyebilmek ve işlevsel bir şekilde kullanabilmek hayat kalitemizi arttıracaktır. Unutmamalıyız ki hayatta sürekli olumsuz ya da sürekli olumlu duygular yaşamak diye bir beklenti gerçekçi olmayacaktır.

Uzman Psikolog Özlem Ataoğlu
Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü
Öğretim Görevlisi

Depresyon ve Sonuçları

depresyon nedenleri-2-sonGünümüz dünyasının en önemli psikolojik problemlerinden biri, “depresyon“. Depresyonun sebepleri, semptomları, riskleri ve kurtulmanın yolları. Bu küçük ama önemli reçetemiz depresyon hakkında bilmeniz gerekenleri size sunuyor.

Depresyonun Kısaca Nedenleri
* Yalnızlık
* Gerçekleşmeyen Umutlar
* İş ve Evlilik Problemleri
* Travmatik Yaşam Olayları

(devamı için başlığa tıklayarak sayfayı ziyaret edin)

Sonbahar Depresyonu – Yorgunluğu

sonbahar-depresyonuGüneş yerini yavaş yavaş bulutlara bırakmaya başladı, geceler uzadı gündüzler kısaldı. Sıcak havalar yerini soğuk ve yağmurlu havalara bıraktı. Çiçekler, yeşillikler azaldı, ağaçlar yapraklarını dökmeye başladı. Yeşilliklerin, sıcaklıkların ve güneşin etkilerinin gitmesi ile birlikte sizin de enerjiniz, canlılığınız ve içinizdeki mutluluk ta gitmeye mi başladı. Eğer cevabınız evetse bu yazıyı dikkatle okuyun çünkü sizde bahar yorgunluğu yaşıyor olabilirsiniz.

Bahar yorgunluğu ve bahar depresyonu sonbaharın bu ilk haftalarında birçok kişide görülebilen, genel bir bitkinlik, güçsüzlük, enerji eksikliği, isteksizlik, uykusuzluk, vücutta uyuşukluk – karıncalanma gibi belirtilerle seyreden bir rahatsızlık halidir. Bahar aylarında havadaki elektrik yükünün artması ile, özellikle büyük şehirlerde bu elektrik yüküne hava kirliliğinin ve çevre gürültüsünün de eklenmesiyle belirtiler daha da artar.

Sağlığın Adresi Programında Depresyon ve Takıntıları Konuştuk

Uzm.Psikolog Uğur DALAN TVem Sağlığın Adresi programında depresyon ve takıntı konularını anlattı.

Depresyon nedir, hangi dönemlerde ortaya çıkar, kimlerde daha çok görülür, depresyon ile nasıl başa çıkabiliriz, takıntılar ve bunlarla başa çıkma konusundaki tüm soruların cevaplarını Berat Aşıcıoğlu ile Sağlığın Adresi programında konuştuk.